Kişiler Gölge Gibi Gelip Geçiyor

Günümüzde yerini tamamen sinema, tiyatro ve televizyona bırakan gölge oyunu tarihin tozlu sayfalarına hapsedilmiş durumda. Kulaktan dolma bilgilerle tanıdığımız Karagöz oyunu bugün sadece ramazan ayı etkinliklerinde oynatılmakta. Osmanlı döneminde doğum, düğün, sünnet şölenlerinde, saray ve konaklarda yapılan şenliklerde, ramazan ayında iftardan sonra kahvehanelerde oynatılırdı. Döneminde eğlence kaynağı olan gölge oyunları, Türk tarihinin vazgeçilmez sözlü sanatlarından biridir. Cumhuriyet dönemine kadar oynana gelen Karagöz  oyunu, ne yazık ki eski tazeliğini koruyamamış, unutulmaya yüz tutmuştur. Bugün ramazan aylarında özel gösterim yerlerindeki oyunlar ise bu oyunu nostalji olmaktan kurtarmaya yetmemiştir.

Gölge Oyunu’nun Ortaya Çıkışı

Gölge oyunu, deriden yapılan tasvirlerin arkadan ışıklandırılarak, ip veya çubuklar yardımıyla perdeye yansıtılmasıyla oynatılır. Bu oyunun nerden geldiği, hangi kültüre ait olduğu ve nasıl yayıldığı konusunda çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre Çin hükümdarı Wu (M.Ö. 140-87) karısının ölümü üzerine derin bir üzüntü duyar, yüreğine ateş düşer. Şav Wong adlı bir Çinli, hükümdarın üzüntüsünü hafifletmek ister. Odasına beyaz bir perde gererek arkasından başka bir kadının perdeye düşen gölgesini hükümdarın karısının hayali diye sunar. Hükümdar bu hayal ile teselli bulur. Böylece gölge oyunu tarihteki yerini alır. Gölge oyunu, Çinlilerden Moğollara, onlardan da Türklere geçer. Daha sonra Türklerin  batıya yönelmesiyle geniş bir coğrafi yelpazede yerini alır. Mısır’da Gölge oyunu Karagöz’e benzer şekliyle oynanmış ve başlangıcı tıpkı Karagöz’de olduğu gibi, izleyenlere şükran sunumu, şarkılar, münacaat ve hükümdar için dua bölümlerini içerdiği görülmüştür. Mısır’daki gölge oyunlarında kalıplaşmış kişilere ve kurallara fazla rastlanmaz. Karagöz ve Hacivat yoktur örneğin. Türk toplumunda ise bu oyun zamanla renkli karakterlerle süslenmiş, hareketli, nükteli bir dil kullanılmış, özgün bir biçim kazanmış ve bu şekilde yayılmıştır.

Karagöz ve Hacivat

Gölge oyunu tekniği Türk halk kültüründe ne zaman Karagöz olarak ortaya çıktı? Karagöz kimdir ve gerçekten yaşadı mı? Bu sorulara verilen cevaplar çoğu zaman yetersiz olmakla beraber çeşitli rivayetlerden ibarettir. Bunlardan en yaygın olanı, Sultan Orhan döneminde (1324-1362) Bursa’da Ulucami’nin inşaatı sırasında  geçen bir olaya dayandırılmaktadır. Cami inşaatında çalışan demirci Kambur Bâli Çelebi (Karagöz) ve duvarcı Halil Hacı İvaz (Hacivat) arasında geçen nükteli konuşmaları dinleyen işçilerin işi gücü bırakıp onları dinlemesi üzerine inşaat yavaş ilerler. Bu durumu öğrenen padişah ikisini de idam ettirir. Daha sonra bu duruma üzülen Padişah  pişmanlık duyar. Padişahı teselli etmek isteyen Şeyh Küşterî sarığını çıkarır genişçe gerer ve arkasına bir ışık tutarak çarıkları ile de Karagöz ve Hacivat’ı canlandırıp nükteli konuşmalarını tekrar eder. Günümüzde  Şeyh Küşterî Karagöz oyununun pîri kabul edilmektedir.

Tasavvufçuların Benzetmesi

Bazı Tasavvufçular eserlerinde gölge oyununa derin bir anlam yüklemişlerdir. Kainattaki bütün varlıkların bir yaratıcı tarafından hareket ettirildiğini, her şeyin gölge gibi yok olacağını anlatmışlardır. Şeyhülislam Ebussuud Efendi: “Hakikat biliminde yükselmek isteyenler için gölge oyununda büyük ibretler olduğunu gördüm. Kişiler, kalıplar gölge gibi gelip geçiyor ve çabucak yok oluyor, onları oynatan ise durucu kalıyor” demiştir. Sarayın ve halk toplantılarının gözde eğlencelerinden olan gölge oyunu sanatçılarının esnaftan olduğu, ayrıca aralarında tekkeden, medreseden, katiplik, cerrahlık ve Enderun okullarından birçok kişinin de yer aldığı bilinmektedir.

Karagöz Oyununun Sonu

Sözlü olması ve güncel olayların hicvedilmesiyle Karagöz oyunu, zamanının en önemli toplumsal sözlü gazetesi niteliği taşımaktaydı. Karagöz oyunun oynatıldığı dönemde, hiç kimsenin sahip olamadığı bir özgürlüğe sahipti. Siyasal bir taşlama tarzında olan oyundan herkes nasibini alırdı. Sultanların bile sivri dilinden kurtulamadığı Karagöz oyununda devletin üst düzey yetkilileri yerildiği için bazen sanatçılar cezalandırılır, bazen de oynanmasına izin verilmezdi. Zamanla oyunun siyasal içeriği devre dışı kalınca Karagöz sade bir güldürü oyunu halini aldı. Gölge oyunu canlılığını sadece bu sebepten yitirmedi. 17. yüzyılda başlayan batılılaşma süreci 20. yüzyılın başlarında etkisini göstermeye başladı. Türk Halk kültüründe önemli bir yere sahip olan doğaçlama yerini yazılı metinlere bıraktı. Sözlü olarak oynanan Karagöz oyunu yazılı metin haline getirilerek bir darbe daha aldı. Yeni bir üretkenlik kazanamayan oyun yeni olaylardan beslenemeyince tekrardan öteye gidemedi. Halkın heyecan duyacağı bir oyun olmaktan çıktı. Gölge oyunu eski tazeliğine ancak  yazılı metinlerden uzak, günümüz Türkçe’sini kullanarak  ve beklentileri perdeye taşıyarak kavuşabilir.

Share: