CAHİT ZARİFOĞLU: hiroşima of senin c.plan gözlerin çok yakın
Evrenin asal gücünün dizginlerini eline geçirmek… Uzakdoğu’nun çekik gözlerine karşılık tarih sahnesine iki milyar dolarlık bahisle giren ABD, oynadığı kumarı yarım milyon insanı öldürerek kazandı. 6 Ağustos 1945 sabahı, uzak Asya’nın nazlı gelini Hiroşima, çekik gözlü sabahında son kez ağustos böcekleriyle uyandı. Tarihe gömdüğü yüzünü bir daha insanlığa hiç göstermedi.
Kamikaze’yle (kutsal rüzgâr) ABD ordularına karşı son gücünü de tüketen Japonya, savaşın bitmek üzere olduğu bir zamanda hiç tahmin edemeyeceği bir saldırıyla yerle bir oldu. Üstelik bu saldırının daha önce eşi benzeri görülmemişti. Saldırının yapılmasına hiç gerek yokken neden bu tür bir bombardımana gerek duyulduğu uzun yıllar sonra ortaya çıkacaktı. Birkaç kez küçük ölçekli atom denemeleri yapan Amerika için Hiroşima, hem coğrafi açıdan hem de 300 bin kişilik nüfusuyla ideal bir deneme alanıydı.
6 Ağustos 1945 sabahı Albay Paul Tibbets (‘98’de insanlığa yaptığı hizmetlerden dolayı “Liyakat Madalyası” verildi kendisine) yönetimindeki B-29 uçağı, üzerinde “Little Boy” (Küçük Çocuk) yazılı “çok gizli ve ağır bir yükle” Hiroşima üzerinde turlar atıyordu. 08:15’te 10 bin metreden bırakılan bomba, daha etkili olması için kentten 600 metre yükeklikte patlatıldı. Görüntü karşısında pilotun “Ben ne yaptım?” diyen ve tarihe geçen ifadesi aşağıda olup bitenleri anlatmaya yetmiyordu.
Hiroşima’da bir yerel gazetede çalışan ve savaşın canlı tanıklarından olan Yoshito Matsushige, dehşet anını şöyle anlatıyor: “Büyük bir flaş patladı sanki. Her şey, her yer bembeyaz oldu, hiçbir şey göremez oldum. Öyle kavurucu bir rüzgar ortaya çıktı ki, vücudumun üst kısmına sanki binlerce iğne batırılıyor gibiydi. Bombanın etkisiyle meydana gelen kasırga sokaklardaki tozu havaya kaldırmıştı. Bir süre her yer karardı. Etrafı, toz tabakası yere inince görebildik.”
4,5 tonluk uranyum bombası patlatığı anda Hiroşima cehenneme döndü. Birkaç saniyede bombanın düştüğü merkezin 3-4 kilometrelik çevresinde hiçbir canlı kalmadı. Atom bombasının kente düştüğü esnada oluşan sıcak havanın üç bin derece olduğu tahmin edilmektedir. İlk esnada yetmiş bin insan neredeyse buharlaşarak, kavrularak yok oldu. Birkaç kilometre uzaktan gördüğü ilk patlamadan sonra şehir merkezine giden Matsushige: “Gördüğüm insanlar tamamen yanmışlardı. Hem ağlıyor, hem de fotoğraf çekiyordum. Hepsi ‘Su ver’ diye yalvarıyordu. Sanırım o ilk sıcakta kendilerini havuza atarak kurtulmaya çalıştılar, ama havuz suyu da ısınınca hiç şansları kalmadı ve öldüler.” Japonya’nın en güzel kenti Hiroşima suyu, havası ve toprağı yoğun radyasyonla zehirlendi. Aylarca asitli yağmur yağdı. Vahşetin boyutu her geçen gün genişledi ve ölü sayısı iki ay içinde 135.000’e ulaştı. Sonraki beş yıl içinde de radyasyon nedeniyle mutasyona uğrayan 60.000 kişi daha hayatını kaybetti.
Patlamadan sonra Japon Hükümeti, Hiroşimadan gelen haberleri çokça abartılı bulmuş, gönderilen araştırma uçağıyla da ne olup bittiğini anlayamamıştı. Ancak on beş saat sonra başkan Truman’ın açıklamalarıyla atom saldırısına maruz kaldığını öğrenen Japonya, yıkılmışlık ve çaresizlik içinde teslim oldu. ABD başkanı Truman’ın kasılarak yaptığı basın açıklaması tarihin en büyük yüzsüzüne denk düşen bir açıklamaydı: “Tarihin en büyük kumarına iki milyar dolar yatırdık ve kazandık!” “Little Boy” isimli şirin bombadan çok başarılı bir sonuç alınmıştı.
ABD denemelerini henüz bitirmemişti. Hedef olarak ülkenin en büyük endüstri şehri Kokura seçilmişti. Fakat olumsuz hava şartlarından dolayı alternatif hedef olan Nagazaki’de karar kılındı. Üç gün sonra “Fat Man” isimli ilk plütonyum bombasının da denemesi yapıldı. Haritadan silinenen şehirde, 250 bin kişiden 75 bini patlama anında öldü. Geri kalanlar ise bombanın uzun vadeli etkileri yüzünden can verdiler. Kısa süre sonra, hayatta kalanlar bir çok farklı hastalığa yakalandılar. Kusma, iştah kaybı, ishal, yüksek ateş, halsizlik, vücutlarının birçok bölgesinde mor halkalar, ağız, dişeti ve gırtlakta kanama, saç dökülmesi, akyuvarların azalması ve kanser.
Savaş sonrası Japon toplumunun iç dinamikleri çökmüştü. Aydınların ve edebiyatçıların açmazları, kendileriyle birlikte bir çok insanı da harakiri geleneğine kurban ettirdi. Japon toplumunun bunalımlarını ele alan bir çok edebiyatçı eserlerinde, hayatta kalan gençleri “yitik kuşak” olarak değerlendirdiler.
Bu insanlık dışı trajediye şahit olan Japonya, her yıl, ölen yarım milyon insan için günlerce süren anma törenleri düzenliyor. Japon halkını kobay olarak kullanan ABD ise, vahşiliğini saklamak ve insan haklarına saygılı görünmek için, yüzbinlerce insanı öldürdükleri şehrin meydanında yapılan törenlere başkanlık veya bakanlık seviyesinde katılıyor…
İYİ VE ÇOK DÜNYADA OLMAK
senin tuz biber -bir gülmen olacaktı vakit- hiroşima durmuştu
bir şeydi en ufak bir yönüyle sen bölündün bölündün sen havada
eridin
japonca bir yaz uzak-uzun bir balıkta açık bir göz gibiydi
umudu usul-uzak-uzun bir semaverdi gökyüzünde
birden hiç bulunmadı gölgeleri barutların
yemeklerde
kimbilir böylece bir şey eskidi,
hangisi az daha büyürdü gelecek bir seferden
oysa hiroşima hep göz gibi durur acılanır
yalınayak ve göz yalnızlığı gibi uzaktan uzaktan
büyüyen bir çift yaradır –nerde eski gözlerimiz toz- duman
biz çok umduk çok özledik sular az duruldu
uzak-doğu üç yerde toprak çok kabardı
bölünen birden bölüşen oyuncaklar mı o özlenen
kim istedi onu kim!
dost! –can! namlular of çok namlular dost! –can!
uzak ol! hiroşima başka bir dünyada ol
hiroşima of senin c.plan gözlerin çok yakın
ALLAH MUHAFAZA BUYURSUN
(Hiroşima’daki insanlık sızısını anlatan bu şiir, rahmetli Zarifoğlu’nun fotoğrafları arasında bulunmuştur.)